Fenerbahçe Beko’dan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Sertaç Komsuoğlu kulüp kanalına önemli açıklamalarda bulundu.
Basketbol takımının yeni transferlerini ve gelecek sezonu değerlendirirken yeni projelerden de bahseden Sertaç Komsuoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“7-8 oyuncumuzla yollarımızı ayırdık, onlara teşekkür ettik. Basketbol özeleştiri yapmamızı gerektiren durum. Bir anda 16-17 kişilik takımdan 8 oyuncunun ayrılması çok da normal değil. Bu nedenle belki bu yıl çok ince eledik sık dokuduk. 2-3 oyuncu değişir ama basketbol kültüründe 7-8 oyuncu değişimleri çok rastlanan olaylar değil. Bu nedenle biz bu sene çok dikkatli takip ettik. Şubat ayına söylemiştim, o zamandan beri takip ediyorduk bu işi. 2 ana düşüncemiz vardı; her pozisyonda hep yedekli olalım, artı 12 kişinin arkasından gelen 4-5 veya 6 kişi de her an kadroda olabilmeleri mümkün olan yarışmacı arkadaşlarımız olsun istiyorduk. Buna da %80-90 hazırız. Neden %80-90? Elimizde bir boşluğu özellikle tutuyoruz. NBA başladıktan sonra orada bazı oyuncular Avrupa’ya dönmek isteyebiliyor veya çok büyük fırsatlar çıkabiliyor, onlardan da faydalanabilelim diye orayı boş tutuyoruz. Bütün pozisyonlar 1 ve 2 seçenek olarak hazır durumda. 2 veya 3 tane daha transferimiz olacak, önümüzdeki günlerde bunların duyurusu olacak. Böylelikle sezonun açılışına hazır bir hale gelmiş olacağız. Tabii fırsatlar olabilir, onlara da bakıyoruz. Bu sene transferlerde önem verdiğimiz bir diğer konu da, şimdi ben bahanelerin arkasına sığınmayı sevmiyorum. Fenerbahçe Beko Basketbol Takımı final serisinde oynadığı rakibinden 3 maçta o farkı yememeli. Özeleştiri yapmamız gerekiyor. Burada artık suçlu aramak yanlış bir durum, geleceğe bakmamız gerekiyor. Neye ihtiyacımız oluyor? Türk rotasyona ihtiyacımız oluyor. Bu nedenle bu yılki transferlerde önümüzdeki günlerde de göreceğiniz transferlerde biraz daha Türk rotasyonunu dikkate alarak hareket ediyoruz. Türkiye Ligi’nde şampiyon olmak istiyorsanız kurallar gereği 5+5 olduğunda Türk rotasyonunuzun iddialı, güçlü, rekabetçi olması gerekiyor. Eğer olmazsa işiniz zor oluyor. Çünkü sizin 5 yabancınız EuroLeague’den geldiği için çok yorgun oluyor. Bir de bu sene bizim yabancılarımızda gerekli desteği benchten diğer yabancılarımız da veremedi. Yabancılarımız iki kat daha fazla efor sarf etmek zorunda kaldılar. Mental olarak yorgunluk oluştu. Kolay değil. Dipten çıkıyorsunuz, yukarı gidiyorsunuz, o sırada sakatlıklar oluyor ve inanılmaz yoğun, yorucu bir tempo… Bir yerden sonra kazanmaya başladık, herkesi yeneriz zannediyorsunuz. Oralarda alınacak 1 yenilgi bütün ivmeyi, motivasyonu kırıyor. Orada benche ihtiyacınız var. Benchten gelecek bazı isimlere ihtiyacınız var. O nedenle bu yıl bunları dikkate aldık. İyi bir takım olacağımızı düşünüyorum. Tabii bu işin keşke bir formülü olsa. Yani şunları alırsan şampiyonluk garanti diye bir formül olsa ama yok. Bu sene ne bütçeler harcayan takımlar bir yerlere gelemedi. Hatta Khimki’nin ligi sonuncu tamamlaması ve dağılması. O kadar yara aldı ki. Kurumsal anlamda her yıl bu ligin bir figürü olduğunuzu belli etmeniz önemli. Bunu şampiyon olarak belli edebilirsiniz, taraftarınız her maçı doldurarak belli edebilir. Pandemi olmasaydı Zalgiris’e kimse bir şey diyemez. Adamların bir kültürü var, o tribünler yeşile boyanıyor ve doluyor. Bu ligin bir motifi olduğunuzu göstermeniz lazım. Bu ligin motifi olmak 32 milyon, 35 milyon harcamakla veya 2-3 star almakla olmuyor. O ligin hakikaten içinde olduğunuzu göstermekle oluyor. Fenerbahçe hem ligin gücü anlamında, iyi oyuncular anlamında en önemli figürü olduğunu gösteriyor hem de tribünler açık olsa taraftar anlamında gösteriyor. Bu ikisini birleştiren nadir kulüplerden biri Fenerbahçe. Zaten bunu da görüyoruz; gördüğümüz ilgide, verilen desteklerde. İnşallah bu sene daha iddialı bir şekilde olacağız.”
”Daha önceki buluşmamızda bazı hayalleri söyledik, onları da anlatacağım ne aşamadayız. Taraftarlarımız burada oluşabilecek tepkileri kesmek için vaatlerde mi bulunuyoruz yoksa gerçekten bir şeyler mi yapıyoruz onları da anlatmak istiyorum. Dyshawn Pierre CSKA’ya gitmişti… Taraftarlarımız sosyal medyada böyle çıkan haberlere inanıyorlar maalesef. CSKA’ya gitti, şöyle oldu… Bana yüzlerce mesaj geldi, ‘Nasıl böyle iyi adamı satarsınız’ falan diye. Dyshawn ile planlama dahilinde anlaşmıştık, her şey hazırdı. Tabii bunların bir sırası var. Bazen oyuncu açıklamasında bile ‘açıklasana’ deniliyor ama her şeyin bir zamanı var, bir süresi var. Bazen de karşı tarafla bazı görüşmeler var. Bunların hepsinin belirli kuralları var; yazılı kuralları var, yazılı olmayan kuralları var. Dyshawn Pierre ile uzattık. Bu bizim için çok önemliydi çünkü bu yIl Pierre bize çok katkı sağladı. Çok iyi, ahlaklı bir oyuncu. Takım oyuncusu. Arkasından hocamız, hocamız derken de sürekli hocamızla ilgili sorular geliyor. Bizimle kontratı olan, birlikte transfer yaptığımızı ilan ettiğimiz bir kişi hakkında da açıklama mı yapmamız gerekiyor? Hocamızdır dememiz mi gerekiyor? Hocamız. Onunla beraber kararlar alıyoruz. Yapılan transferlerde bakın Devin Booker bir örnektir. Hocamızın istediği gibi topu ileri inanılmaz hızlı taşıyan, anında bitirmek isteyen bir model. Bunlar hocamızla birlikte, sevgili Maurizio’yla birlikte verdiğimiz kararlar.”
”Henry olsun, Devin Booker olsun hepsi bizim sevgili hocamızın Fenerbahçe’de oynatmak istediği sistem. Bu sistem çok hızlı hücum, çok hızlı hücum. O nedenle bazı sorulara gündem yaratılmaya çalışılıyor ama zaten geçen sene yaptığımız açıklamada bizim hocamızla anlaşma kontratımız belli, her şey çok net ortada. Bunun da altını çizeyim, burası bir fırsat çünkü bunları bireysel bireysel cevaplayamıyoruz. Cevapladıkça da olay daha farklı yerlere gidiyor. Devin Booker’ı aldık. Kyle geldiğinde esasında Devin Booker’ı almak istiyorduk. O zaman Khimki’de problemler vardı. Biz Devin Booker’a bir buyout önerdik, çok istiyorduk Devin Booker’ı.. Khimki o buyotu’ı o dönem kabul etmedi fakat sonra oyuncularla problemler yaşadılar ve biz Devin Booker’ı buyout’sız bir şekilde almış olduk. Booker’ın bir özelliğini daha söyleyeceğim, çünkü biz burada onlara da bakıyoruz. Maurizio’yu bir kere daha anıyorum, bu işlerde de çok hassas. Devin Booker, çok iyi bir aile babası, çocuklarıyla zaman geçiren ve vaktinin tamamını onlara harcayan… Bunlar çok önemli detaylar. İyi insan almamız gerekiyor ki takımın kimyası en azından bozulmasın. Biz bu sene belki şampiyon olamadık ama takımın kimyası sayesinde toparlandık, o krizden geldik. Çünkü bugün yollarımızı ayırdığımız birçok oyuncumuz için ben ‘kötü oyuncu’ asla demem. ‘Sitemimize uymamıştı’ derim. Ancak takıma kimya anlamında hepsi çok ciddi katkı yapmıştı. Hep birlikte, el ele mücadele etmişizdir. Devin Booker’dan sonra İsmet’i aldık ve o da bizim için çok önemli bir figür. Almanya Köln’den gelme, çok disiplinli, çok iyi bir Fenerbahçeli bir isim. İsmet, potaya gitmeyi de seviyor ve Türk rotasyonu açısından çok önemli.. Arkasından Pierria Henry’yi açıkladık ve point guard için enteresan bir savunma kabiliyeti olan bir pointguard. NBA’in şu anki stratejisinde inanın oyuncu bulmak için risk alıp şubatta, martta gözlerinizi açıp bakmanız gerekiyor. Son dakikada oyuncu bulmak çok zor, EuroLeague çok küçük bir havuza düştü, çok küçük bir havuz içinde dönüyoruz. Çünkü NBA, istediği oyuncuyu en kötü NBA G League’e alıyor. Mücadeleden dolayı EuroLeague çok daha zevkli, mücadeleden dolayı. Çok güzel, heyecanlı gidiyor ama ‘ben EuroLeague starıyım’ diyorsanız artık 40 yaşına kadar oynayabilirsiniz bu ligde. Çok dikkatli olmak gerekiyor, yeni isimleri bulmak için çaba harcamak gerekiyor. Nando ile sözleşme uzattık. Doğum gününde açıkladık bunu. Taraftarımız Nando konusunda hep endişeliydi, Nando bu sene çok iyi bir performans sergiledi. Keşke arkadan gelen arkadaşlar Nando’ya biraz yardımcı olabilselerdi o zaman Nando’yu 40 dakikaya yayabileceğimiz daha iyi bir tempoda seyredebilecektik. Nando hakikaten Fenerbahçe’de kalmak istediğini, Fenerbahçe’yi sevdiğini, Fenerbahçe taraftarı ile bir gönül bağı olduğunu bize kanıtladı. Kontrat sürecinde inanılmaz derecede olumlu, Fenerbahçe’nin haklarına destek çıkan bir tavır sergiledi. Tabii bunlar yapılan transferler, bir de duyurulacak transferler var. Tamamen mantık sınırları içinde bir transfer politikası izliyoruz. Önümüzdeki günlerde 2 veya 3 kişi açıklaması yapacağız, ondan sonra ilave bazı transferlerimiz olacak. Biliyorsunuz bizim 18 kişilik kadromuz var. Ben bu 18 kişilik kadronun 18’inin de oynayabilecek şekilde bir kadro oynamasını istiyorum.”
– Proje takımı
”İkinci Takımımızın kurulması biliyorsunuz söz konusu. Sanıyorum 4 lisansı iki takımda kullanabiliyoruz, bu da bizim için bir avantaj. Yani kadroya gelecek arkadaşlar orada da oynayabilecekler. Böyle bir yapılanma. İkinci takım çok önemli! BGL’de mücadele ediyoruz, Genç Takımımız şampiyon oldu. Güzel de bir başarı elde ettiler. Peki, ne olacak şimdi? Bu arkadaşlar yaşları gereği, takımları gereği Fenerbahçe Beko’da oynayamazlar. Gönül ister oynamalarını, bir kişi, iki kişi alabiliriz ama aldığımız kişiler sadece idmanlara çıkabilirler. Peki, bu oyuncuların yaşları da genç takım seviyesinden yukarı çıkınca ne olacak? Biz bu arkadaşları alacağız, A-B-C takımlarına kiralayacağız. Sonra biz bunların scoutingini takip edemeyeceğiz, göremeyeceğiz. Sonra da bu arkadaşlar Türkiye’nin çeşitli takımlarında oynayacaklar ve biz bir gün gelip ‘şunu alalım, bunu alalım çok iyi’ diyeceğiz. Bazen öyle bir an geliyor ki ‘şunu alalım’ dediğimiz insanlar Fenerbahçe genç, yıldız takımında oynamış isimler. 2. takımın adı da farklı olacak. Yani farklı olacak derken başvurumuzu Fenerbahçe Koleji Spor Kulübü olarak yaptık. Fenerbahçe Koleji’nin bir spor kulübü var. Hem burada Fenerbahçe Koleji markası da gelişsin hem de bir okul bünyesinde yaparsak okulumuzun salonu var, olanakları var. İkinci takım deniyor ama Fenerbahçe Koleji Spor Kulübü, o da kendi içinde birinci takım. Sadece ikinci olmasının sebebi oralardan başlaması. Arkadaşlar başarılı olsunlar, Süper Lig’e gelsinler. İşte ikinci isimle yapmamızın sebebi bu, ayrı bir tüzel kişilikle yapmamızın sebebi bu. Şimdi biz Fenerbahçe Beko 2. Takımı olarak yapsak bu arkadaşlar efsane bir kadro kurup Süper Lig’e çıkmayı başaracak seviyeye gelseler bile çıkamıyorlar. Sistem buna izin vermiyor. Bu arkadaşlar başarılı olsunlar ve biz Fenerbahçe Koleji Spor Kulübü’nden transfer yapalım. O nedenle 2. takım ismini kullanmayalım, bir takımla daha mücadele edeceğiz diyelim. Ben oyuncu olsam Fenerbahçe’nin ikinci takımında oynuyorum demek istemem, ‘ben Fenerbahçe Koleji Genç Takımı’nda oynuyorum’ demek isterim. Bu takımın önemi şu: bu arkadaşlar buralarda kendilerini geliştirirlerse bu ligler Süper Lig gibi değil, daha sert geçiyor. Yerel takımlar var ve o illerde oynamak kolay değil. Çok sağlam bir şekilde kendilerini geliştirebileceklerini düşünüyorum. Taraftarlarımıza da bir şeyler söylemek istiyorum: şimdi taraftarlarımız bazı transferler hakkında geldiği takıma bakarak karar veriyor. Bakın bugün EuroLeague takımları bile transferlerini yaparken İtalya, ikinci liginden alıyor, birinci liginden alıyor, mesela Türkiye’de Gaziantep’ten alıyor. Oyuncuyu keşfetmek önemli, kendin keşfettiğinde harika. Şu an EuroLeague anlamında baktığınızda Dyshawn Pierre’i biz keşfettik. Önemli olan oyuncuları bizim keşfetmemiz. Yıllardır bize hizmet etmiştir, formamızı giymiştir, sanıyorum Oğuz, Bahçeşehir ile imzaladı. Çünkü herkes oyuncu arıyor, oyuncuya bakıyor. Bizde Berkay, çok sevdiğimiz ve çok karakterli bir oyuncudur, Allah yolunu açık etsin, Bahçeşehir ile anlaştı. Bizim oyuncularımız Türklerden bahsediyorum, bunlar Türkiye Ligi’ne çıktıkları anda gelecek yılın starları olurlar. Fenerbahçe Beko’da oynamadı diye eleştirilenler Türkiye Ligi’ne damga vurabilirler, bunu da söyleyeyim! Dediğim gibi buna ikinci takım demeyelim, Fenerbahçe Koleji Takımı ve buna çok inanıyoruz, bunun için bir proje yapıyoruz. Proje sadece takımın yarışması değil, detaylar da var. Mesela salon, Fenerbahçe Koleji’nde salonumuz var ama fitnes center yok, bu da bir maliyet. Çocukların daha da çok ihtiyacı var. Birçok detay var. Okul sorunları var. Okuyacaklarsa onun da bir çalışması yapılmalı. Olanaklarımız yetiyorsa Fenerbahçe Koleji’nden üniversite aşamasına geldiğinde Fenerbahçe Üniversitesi’ne… Yani geldiğinde ben akademiye geldim diyebileceği bir hava yaratmak gerekiyor. EuroLeague trafiğinde o koşturmada buna da bakalım, yan cebimize koyalım diyeceğimiz bir iş değil. O işi özel yapılandırmamız gerekiyor. Onunla ilgili bu sene ilk defa Fenerbahçe’nin ofisine de çok önem veriyoruz. Ofis çalışanları, arka planda görünmeyen arkadaşlara da çok önem veriyoruz. Orada da bir genişleme yapacağız. Niye? Pazarlamasından yapılanmasına, yönetimine kadar bir iş. Keşke anlatıldığı gibi kolay olsa. Acaba yapmasamıydık diyorum bazen. Hakikaten gençlere yöneldiğinizde iş daha da zorlaşıyor. Beko’nun oyuncusu geliyor evini kendi kiralıyor, kendi dünyasıyla uğraşıyor. Bunlar öyle değil. Ne yiyorlar bakmamız lazım. Sinemaya gidiyor mu, kitap okuyor mu… Bakmayacaksan seçim vaadi gibi olur. Kurduk takımı, oynuyorlar. Bir sponsor buluruz döner dolaşır öyle gider. ‘Biz bu takımı kurduk, şu oyuncular bu takımdan çıktı’ demeliyiz.”
”Burada 2 açıdan da bakıyorum. Bu Fenerbahçe Koleji’ne de fayda. Marka değeri arttıkça ‘Fenerbahçe Koleji’nde okumak istiyorum’ diyen bir kitle oluşacak. Zamanında İstanbul’da basketbolda çok popüler olan özel kolejler vardı. O isimleri basketbol sayesinde duyduk. Fenerbahçe o tip değil ama bu takımın başarısının Fenerbahçe Koleji’ne de çok ciddi katkı sağlayacağına inanıyorum.”
– Kombineler
”Kombine sahibi tüm taraftarlarımıza Fenerbahçe Beko adına bir kez daha teşekkür ediyorum. Dün kongrede bazı kombine sahiplerimizle görüşme, dertleşme şansım oldu. Onlara bir de özür demeyeceğim ama çünkü özürlük bir durum da yok, bizim de yapabileceğimiz bir şey yok, üzgün olduğumu belirteceğim bir durum var. Geçen sezon çok az sayı da olsa maçlara taraftarlarımızı davet ettik. Burada da Fenerbahçe Beko’ya başvuru yapan taraftarlarımızdan seçtik ama önceliği yine başvuru yapan kombineli taraftarlarımızdan seçtik. Ben göreve ilk geldiğimde bu işe biraz daha geç konsantre olabildim. Bu konuda da bir özeleştiri yapmam lazım. O güne döndüğümde keşke bütün kombine sahiplerine bir duyuru yapsaydım, başvurularınızı yapın deseydim diyorum. Tüm kombine sahiplerinden özür diliyorum. Onların başvurularına göre yer verdik ama belki aralarında başvuru yapılacağını bilmeyenler oldu. Zaten bu benim de işim değil esasında ama bu işin başındaysak o iş benim işim değil diyemeyiz. O yüzden kombine sahiplerimizden bu anlamda özür diliyorum. Mail atan kombine sahipleri kısıtlı sayıda da olsa maçlara gelebildi ama bunu duyurmamız lazımdı. Seneye ne yapacağız? Taraftarımızı çok özledik. Bu sene bu kadar transfer yaptık, daha da yapacağız. Taraftara ihtiyacımız var. En büyük ihtiyacımız taraftar. Onların orada olması bizim en büyük enerjimiz. O anlamda kombineleri satmak istiyoruz. Bir anlamda bütçe lazım, gelirler lazım diyoruz. Sanıyorum temmuzun ilk haftası falan açıklanabileceğini düşünüyorum. Ne anlamda? Bir sürü rivayetler var. Futbol gibi açık alanlarda oynanan oyunlarda %50 ile başlayacak, salon sporlarında %30’la başlayacak gibi bir sürü efsane dolaşıyor. Şimdi her ülkede değişik uygulamalar var. Çift aşı olanlara Amerika tribünleri tamamen açtı. Birkaç takım pota arkasının birini çift aşı olmayanlara vermiş, orada maskeyle oturmak zorundasınız, fiyatı da daha pahalı. Formüller bulunuyor ama her yer seyirciye açılıyor. Bizim de bu anlamda kesinlikle çift aşılılara özel bir uygulama yapmamız lazım. Benim en büyük düşüncem, problem şu bence; 5 tane kombine sahibiyiz. %50’yle satılacak dedik. Hangimizin kombinesini vermeyeceğiz. Hepimiz özledik takımımızı. Kavuşmayı iple çekiyoruz. Uygulamaya bakacağız. Belki ilk etapta biletleme olabilir. Belki kombineleri satarız. Tabii ki bizim için kombinenizi alın demek güzel. Eğer açmayacağız ihtimali görmüyorlarsa bizim insanları da bir şekilde bir yere getirmemiz, bu kombineleri alın dememiz çok doğru olacağını düşünmüyorum. Bazı kombine sahipleri maçlar başladı biz niye girmiyoruz diyebiliyor. Onun dengesini iyi yapmak lazım. Belirsizlik devam etmez. Türkiye çok iyi bir aşılama süreci geçiriyor. Bence 15-20 Temmuz’a kadar olan sürede hastalığın gidişatına, rakamlara bakılır. Rakamlar uygunsa açılacaktır. Taraftarlarımız bu yıl tribünlerde olur ama adeti temmuzun ortaları gibi netleşir. Sadece biz istemiyoruz. Fenerbahçe bir ekonomidir. Ataşehir istiyor. Ataşehir’de gördüğüm tüm restoranlar ne zaman açıyorsunuz diyor. Fenerbahçe bereket getirir bulunduğu yere. Futbolda Kalamış’taki restoranlar, motorcular, minibüsçüler, her yer, herkes ne zaman döneceksiniz diyor. Bu taraftar ekonomisi. Türkiye’de bu ekonomiyi en güçlü şekilde oluşturan kulüp Fenerbahçe. Salonumuzdaki büfecinin de para kazanması lazım. Herkes kazansın çünkü onlardan gelecek enerji Fenerbahçe’ye de daha büyük ekonomi yaratacak.”
– Fenerbahçe Koleji projesi
”Bu konuyla ilgili çok iyi bir scouting ekibi kurduk. Bu yıl inşallah ilk defa Afrika’dan ve İskandinav ülkelerinden birkaç oyuncumuzu misafir edeceğiz. Misafir diyorum çünkü küçük çocuklar bunlar. Aileleriyle birlikte getiriyoruz. Fenerbahçe Koleji’nde okuyacaklar. Şu anda bir örnek de Tarık ve kardeşi Faruk’tur. Tarık Biberovic de ailesiyle birlikte buraya gelmiştir. Kardeşi Faruk da milli oldu. Önümüzdeki günlerde ilk defa milli formayla mücadele edecek. Aileleriyle gelmezse zaten o yaştaki çocuğun gelişimi anlamında büyük problem.”
– İkinci takım hedefleri
”Ben bir yöneticiyim. Ben sadece Fenerbahçe’nin oradaki hedeflerini söyleyebilirim. Gerisi oradaki teknik ve idari kadromuzun kararıyla olacak bir şey. Bu hakikaten ağır bir bilgi birikimi ve tecrübe isteyen bir konu. Bu konudaki şahsi kanaatimi soruyorsanız, bu takım şampiyonluğa oynamak derdinde olmasın. Bu takım oyuncu geliştirmek derdinde olsun. Şampiyonluğa oynamak derdinde olursa çok ufak bazı bütçe artırımlarıyla bu ligde kafaya oynayacak takımın oluşumunu sağlarız. Yani 3-4 tane tecrübeli oyuncuyu, Fenerbahçe aşkıyla oynamak isteyen, basketbolu öyle bırakmak isteyen birkaç oyuncuyla bu takımı belirli yerlere çıkarırız. O zaman bir Fenerbahçe Beko daha yaratmış oluyoruz. Bizim derdimiz, Fenerbahçe Beko’yu yenmek istiyorsa bu takım, kendi içinden gelen, çalışa çalışa oralara gelişen kişilerle yürütelim bu işi. Oyuncuya odaklı olması… Yani bu konuda oylama olursa benim oyum bu şekilde olacaktır. Oyuncuya odaklanalım, oyuncu gelişimine odaklanalım, oyuncu şut idmanını iyi yapsın, halterini iyi yapsın… Bizde yağ oranları hesaplanıyor, bu konuda hakikaten iyi çalışan bir kulübüz. Her şey hesaplanıyor. Bir şey anlatayım; Genç Takımımızın Tofaş’la oynadığı, son saniye kazandığımız final maçında Tarık’ı oynatma şansımız vardı, yaşı tutuyor. Hocalarımız bana da geldiler, ‘Buraya Tarık’sız geldik, bu çocuklara saygımız var, bu çocuklar böyle oynamak istiyor.’ dediler. Ben de ‘aynen devam edin’ dedim. Derdimiz kupa olsaydı, Tarık’ı bir maçlığını o kadroya verseydik Tofaş finalinde çok daha rahat ederdik. Tarık’ın bugün geldiği seviye EuroLeague seviyesine doğru çıktı, bu sene CSKA serisinden sonra. O finali Tofaş yerine ezeli rekabet içinde olduğumuz takımlardan biriyle yapsaydık ben ‘Tarık gelsin, gelmesin’ der miydim? İşte ben ona da ‘gelmesin’ dediğim anda biz ‘tamam, olmuşuz’ diyeceğim. Biliyorsunuz özeleştiriyi hep yapıyorum. O takımı çok iyi şekillendirmemiz gerekiyor. Ezeli rekabete girdiğimiz anda oynatsak mı diyorsun.”
”Bizim Kültür Bakanlığı tarafından desteklenmemiz lazım. İstanbul denince akla Fenerbahçe geliyor. Ama çok önemli bir konu, bizim kesinlikle ve kesinlikle bu ikinci takımı oyuncu fabrikası haline getirmemiz lazım. Öteki türlü kolay oluyor. İki üç tane isim koyunca ‘işte orada da büyüdük’ ama ideallerden uzaklaşıyorsunuz.”
– Sponsorluklar
”Sponsorumuz Fenerbahçe Beko ile buraya kadar geldik, bundan sonra da devam edeceğimize inanıyorum. Onun dışında bazı yeni sponsorlarımız da olacaktır inşallah, çünkü ne kadar çok sponsorumuz olursa Fenerbahçe o kadar daha iddialı takımlara imza atacaktır. Forma konusunda yeni formalarımız çok güzel! Çok beğenilecektir. Bu sene 3 değil, 4 formamız olacak ilk defa! Oldukça ciddi radikal çizgi değişikliklerimiz var. Bazı taraftarlarımız soruyor ‘niye Nike’ı bıraktık, Nike dünya markası, niye Fenerium ile çalışıyoruz’ diye soruyorlar. Öncelikle şunu söyleyeyim: Nike ile kontratımız bitmişti, Nike bu yıl Avrupa’da, EuroLeague’de olan takımlarla sponsorluk anlamında kontratlarını devam ettirmiyor, oradan çekiliyor. Onun yerine EuroLeague takımlarını müşteri olarak görüyor. Yani ‘sipariş verirseniz üreteyim’ diyor. Tabii biz bunların hepsinin hesaplamasını yaptık, biliyorsunuz futbolda da bir forma değişikliğimiz var. Orada da Puma bu sene ağırlıklı olarak futbola konsantre olduğu için onlar da ‘memnuniyetle sizinle çalışmak isteriz ama önümüzdeki yıllarda’ dedi. Çünkü bu iş 1 haftada, 1 ayda olacak iş değil. Bir de biz formada radikal değişiklikler istiyorduk. O yüzden bu sene ‘kendi bünyemize alalım’ dedik. Ben bu yıl rekor forma satacağımıza inanıyorum. Bu konuda taraftarlarımıza güveniyorum. Arena’yı özleyen gerek kombine kart sahibi gerek bilet alarak gelen taraftarlarımıza da güveniyorum. Bu sene çok iyi forma satacağımıza inanıyorum. Formalarımız değişiyor! Bu konuda o kadar tartışıp, o kadar çok toplantı yaptık ki… Çok güzel formalar oluyor. Formaların kalitesi konusunda tereddüde düşülmesin çünkü bu formaları Fenerium da üretse Nike da üretse başkası da üretse genelde dünyada üretici fabrikalar birbirine çok yakın tesisler. Önemli olan hangi kumaş kalitesiyle yapıyorsunuz, hangi kaliteyi seçiyorsunuz. Onda da biz en iyi kaliteyi seçiyoruz.”
– Basketbol müzesi
”Arena’da bu sene müzeyi de harekete geçireceğiz dedim. Bildiğiniz üzere Türkiye’nin ilk basketbol müzesi ve yeri hazır. Tahmin ediyorum ki inşaat başlar, biraz düzenleme olacak çünkü. Türkiye’nin ilk erkek, kadın ve tekerlekli sandalye basketbol müzesi olacak. Çok güzel ve büyük bir müze olacak. Sağ olsun Başkanımız bu konuda çok destek verdi, keza Yönetim Kurulumuz da hep arkasında oldu. Tahmin ediyorum ki ana müzemizdeki basketbolla ilgili kupaları da oraya taşıdığınızda burası da rahatlayacak, bir anlamda yenilenme olacak. Müzemizi de inşallah sezon bitmeden açacağız. Ben buna çok önem veriyorum. Çünkü basketbol kültürü, basketbol kurumsal hafızası böyle bir şeye Türkiye’de ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Fotoğraflarıyla, kupalarıyla… her şeyiyle ilk olacak. İnşallah sezonu güzel bir şekilde de tamamlayacağız.”
– Ali Muhammed
”Ali Muhammed ile daha konuşmadık, kendisi tatilde. Hocamızla, Maurizio ile konuşacağız. Ali Muhammed bizim için bir basketbolcudan öte kişi. O nedenle Ali Muhammed ile konuşacağız. Kendisi biraz dinlenmek mi istiyor, oynamak mı istiyor, teknik kadroda mı yer almak istiyor… O tip oyuncular bazen ‘ben iki yıl daha iddialı oynamak istiyorum’ derler. Zaten hocamız da milli takımda, Olimpiyat elemeleri olduğu için. Biz bunların hepsini Temmuz ortasında bitmiş olacak. Ali Muhammed çok iyi bir oyuncu. Sezon başında sakatlık yaşamasaydı aynı süreleri alacağına inanıyordum. Bir yaştan sonra toparlanmak zor. Yağ oranı, kas gücü, idmana hazırlığı sürekli test ediliyor. Doktorumuz Ahmet bey çok iyi işlere imza atıyor. Ali Muhammed her şey yapabilir, olabilir. Çok iyi karakter. Burada önemli olan benim kararım değil, hocamız ve genel menajerimizin konuşması sonrasında benim konuya dahil olmam. Bizim için Ali Muahmmed çok önemli. Önce onların değerlendirmesi lazım. Çok büyük anlam ifade ediyor.”
”Taraftarlarımıza şunu söylememizde fayda var. Şunu da alalım, bunu da alalım diyorsunuz ama bu oyuncularla konuşuyorsunuz, Türk oyuncu bile olsa eskisi değil artık. Koç’la konuşmak istiyor. ‘Beni ne olarak görüyorsun, ne kadar süre vereceksin’ Çok güzel ikili bir diyalog oluşuyor. İdealleri olan oyuncu ‘ben ne olacağım’ diye soruyor. Mesele para da değil, oyuncu ben oynamak istiyorum diyor. Şunu bunu alalım diyorsun ama hocanın kafasında bir rotasyon var, oyun stili var. Hocaların kafasında yıllık plan var, oyun şablonu var. Basketbolun kültürü biraz farklı. Kadro zengin olsun değil, kadro doğru olsun. İlave dediğimiz o 3-4 kişide daha genç, sabırlı kişilere yönelmek istiyorlar. 18 kişiyle her gün sert idman yapmak kolay değil. Herkes süre istiyor. Sonra EuroLegaue maçı geliyor, kadroda yoksun, moral bozuluyor. Takım kurgusunda 5 tane point guard alalım, 2-3 tane 5 numara alalım olmuyor. Kime ne kadar süre vereceğin çok önemli. Herkes o süreyi bekliyor.”
– Hedef her alanda şampiyonluk
”Bu hafta bizim için önemli bir hafta. Bu hafta takımdan ayrılan oyuncu olabilir. Ayrılan oyuncudan daha çok şu anda konsantrasyonumuz takımımızın oynayacak oyuncuları. Takımın çatısı konusunda çalışıyoruz. Bu hafta inşallah 1 veya 2 oyuncumuzun daha aramıza katılacağına inanıyorum. Daha vaktimiz bol. Fenerbahçe Beko’nun hedefi basketbolda play-off’ları oynamak, Final Four’a katılmak ve şampiyon olmaktır. Bu bir günde olacak iş değil. Her yıl adayız ama her yıl adayız derken 1-2 yıl sonrasına göre de bazı transferler yapmamız gerekiyor. Özellikle Türk rotasyon için konuşuyorum. Fenerbahçe’nin hedefi bu yıl da Türkiye Ligi’nde ve EuroLeague’de şampiyon olmaktır. Gelecekler, gidecekler olacak mı? Şampiyon olma hedefine uygun bir takım kurmak için her zaman bu tip şeyler olabilir.”
”Bu arada Marial Shayok’u atladık. Taraftarlarımız Maria Syahok’u bilmiyor. Syahok da Kanadalı. İnanılmaz, patlamaya hazır bir bomba! Atletik, güçlü… İşte o aşamadan onları bulmak marifet. Çünkü öteki türlü bulduğunuz anda bütçeler 4-5 kata çıkıyor. Maurizio da bu konuda çok ciddi çalışıyor. Şu anda mevcut hocamız biraz daha NBA’e sıcak bakıyor yani o tarz oyunculara sıcak bakıyor. Sonuç itibarıyla o da bir sistem. Bazı hocalar Avrupa’da, EuroLeague’de NBA patentli oyuncuyu sevmiyor. Herkesin bir basketbol sistemi var.”
”Bir gerçek var ki belli takımlar aynı seviyede yatırımlarını yani bütçelerini tutuyorlar. Avrupa yani EuroLeague rakamları NBA’e göre halen çok düşük ve NBA’in rakamlarıyla baş etme şansı yok, yani bütçeler olarak yok. NBA takımlarının kendi bütçeleri içinde bile telaffuz edilemez rakamlara geldi. Ancak EuroLeague’nin çok güzel tarafı Avrupalı olması, Avrupa’nın önde gelen takımlarının -marka takımlarının- bu işin içinde olması ve biraz da sert savunmasıyla değişik tarz bir basketbolun oynanması… Oyuncuda havuz daralıyor. Süper star diyebileceğimiz oyuncu sayısı azalıyor. EuroLeague’de oynayan her oyuncu benim gözümde değerli oyuncudur. Ancak üst düzey star seviyesindeki oyuncu olduğu anda NBA kapıyor. Burada mesele takım olabilmekte. Baktığımızda takım olmayınca istediğin kadar bütçeyi ver, istediğin kadar yatırım yap olmuyor. Oyuncuların birbirlerini sevmeleri gerekiyor. Bence takımın kimyası EuroLeague şampiyonluklarında, Final-Four’a katılmada, Türkiye Ligi şampiyonalarında çok önemli bir şey.”
”Maalesef tam grafiği yakalıyoruz, ihtiyaç olduğunda sakatlıklar oluyor. Vesely ve Dyshawn Pierre CSKA serisinde olsaydı, CSKA’yı eleme zamanıydı. Takımın özgüveni maksimumdu. Bayern Münih ve Milano’yu yenmiştik. Tam o hızla giderken, o kırılma sonrasında lig finalinde de o ruh hali, mental yorgunluk çöküyor. Taraftarımızda yüzde kaç olursa olsun ama olsun. Taraftarlarımız o kadar özledik ki o ivme o enerjinin bizi çok ileriye taşıyacağını düşünüyorum. Bazı oyuncularımız daha tribünde Fenerbahçe taraftarı görmedi.”
”Fenerbahçe bütçesini düşürdü falan biz artık bunları bırakalım. Fenerbahçe’nin bütçesi budur. Bu bütçede EuroLeague’de yer alan takımların %50’sinden yine fazladır. Fenerbahçe yatırıma devam ediyordur. Marifet bizim bu bütçeyle doğru oyuncuları bularak final four şampiyonu olmamız. Bu sene Anadolu Efes şampiyon oldu, bütçeleri CSKA’dan, Barcelona’dan düşüktü. Taraftarlarımızda takımı küçültüyoruz mantığına gelmesin. Takıma böyle bir bütçe hedefi koyuyoruz. Marifet bu bütçeyle şampiyon olmak. Çok karamsar tablolarla bakmamız lazım. Mesela biz Dyshawn Pierre ile şubat ayında anlaşmasaydık şu anda tutamıyorduk. Almak istesek 300-500 daha fazla verecektik. Önemli olan doğru oyuncuyu cazipken transfer edebilmeniz. Doğru zamanda transfer yapmazsan bütçen 20 değil 25 oluyor zaten. Taraftarlar rakamlara öyle bakmasın. Doğru zamanlamalar, daha da önemlisi bir de Türk oyuncu çıkarmak. Efes’in geçen sezon bütçesi düşükse Sertaç sayesinde. Bir Türk oyuncuyu 5’te çıkarmak. Mesela 2 Türk bizim ilk 5’te oynasa 20’ye etkisi çarpanı 26-27 oluyor. ‘Bütçe düşmeyecek ama rahatlayacak.’ Onu demek istiyorum.”