Transfer Dönemi Öncesi Ekonomik Çıkmaz

Basketbolda transfer dönemi şimdiye kadar pek alışık olmadığımız bir yol üzerinden devam edecek ve yolun henüz başında bazı kulüplerin politikalarıyla ilgili şifreleri de verelim dedik.

Koronavirüs süreci öncesinde, kısmen yayınlanmaya çalışılan raporlara göre, Türkiye’de her üç gençten biri işsizdi. İşsizlik oranı gün geçtikçe artıyor. Bu krize ‘virüs’ neden oluyor bahenesiyle de olsa, en azından artık gazeteciler biraz olsun özgürce bunları dile getirmeye başladı.

Ülke basketbolunun da bu krizden payını aldığını, daha da fazla alacağını biliyoruz. Bunu görmek için ekonomi uzmanı olmaya gerek yok.

Bazı Kulüplere Kaz Muamelesi Yapılıyor

TBF Ceo’su Ömer Onan, geçtiğimiz günlerde aslında bu konuyla doğrudan bağlantılı bir açıklama yaparak, ”Oyuncular ve menajerler akıllı davranmalı, kulüpler batarsa herkes aç kalır.” dedi. Ülke ekonomisinin bu noktada olmasında elbette oyuncuların, menajerlerin ya da kulüplerin suçu yok. Ancak ‘Lale Devri’ kafasıyla basketbolun bu çıkmaza girmesinde herkesin payı var, bunu da kabul etmek lazım.

İsim vermek şu aşamada etik olmaz, çok önemli bir kulübümüzde görev alan, uzun yıllardır tanıdığım bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. Önümüzdeki sezonun yapılanması, bütçe düşürüp düşürmeyecekleri ve transferdeki yol haritaları hakkında bilgi alayım dedim. Bir dokunup, bin ah işitme noktasına geldim. Her şeyden önce, bütün takımlar zaten bütçelerinde düşüş yaşayacaklar, bu sır değil. Kendisine, yerli piyasasına yönelme ihtimallerini sordum ve aldığım cevap aslında Ömer Onan’ı kısmen haklı çıkarır nitelikte oldu.

Önce, ”İlgilendiğimiz genç ve tecrübeli yerliler var. Oyuncuların menajerleriyle de dirsek temasındayız. Ancak X takım için 400.000 / 500.000 üzerinden görüşmeler yaptıklarını bildiğimiz oyuncuları, bize minimum 1.000.000’dan pazarlamaya başlıyorlar. X takım için 1 yıllık kontrata hayır demezlerken, bize 2+1 ve artan fiyat aralığında bir pazarlama yapıyorlar.” dedi. Ardından o çok mehşur konuya gelerek, ”Şimdi de yabancı sınırı kozunu oynuyorlar. Yabancı sayısı düşecek, eliniz mahkum muamelesi yaparak, o 1 milyonu da 2 milyona yükseltmenin derdindeler.” diye ekledi.

Özellikle Euroleague seviyesindeki bir takıma transfer olacak oyuncunun elbette kontratında bir artış olacaktır. Buna kimsenin itirazı olamaz. Doğanın kanunu bu. Ancak bu tip takımlara da ‘yolunacak kaz’ gözüyle bakmak kimseye bir fayda sağlamaz.

Bazı takımların yabancı serbestliği ısrarının sadece ‘kalite’ farkıyla alakalı olamadığını, piyasa şartlarının bu serbestliği tetiklediğini de görmesi gerekiyor birilerinin. Buna orta yol bulmak da çok zor değil. Herkes, karşısındakinin kendi çizgisine gelmesini bekliyor. Uzlaşma böyle sağlanmaz. Herkes fedakarlık yapacak ki, ortaya daha sağlıklı ve daha güvenilir bir düzen çıksın.

Bir Transfer Masalı

Yine size isim vermeden bir transfer masalını anlatayım da yazıyı öyle bitireyim.

Geçtiğimiz yaz önemli bir kulübümüz, potansiyeli yüksek olarak lanse edilen genç bir oyuncuyla görüşmelere başlamıştı. Başlangıçta her şey ‘olur’ gibi devam ediyordu. Genç oyuncunun, kendisine olan ilgili karşısında istekleri de gün geçtikçe artıyordu. Kendi kulübünde kazandığının neredeyse 10 katı bir para isteme noktasına gelmişti. Üstelik kontratına eklenmesini istediği tuhaf şeyler de vardı. Bir tek özel aşçısı eksikti evde. Kulüp, bu tavır karşısında şaşırmış ve zaten ederinin biraz üstünde para teklif ettiklerini belirterek, makul bir noktaya gelmelerini istemişti. Genç oyuncu, kendinden emindi, ne olursa olsun imza attıracaklar diye düşünüyordu, olmadı.

Kulüp, görüşmelerden geri çekildi ve hadi yolun açık olsun dedi. Genç oyuncu, sonrasında kontrata değil, gelişimine önem verdiği için transferin olmadığı masalını anlattı. Ama süreci yakından bilinenler, bunun böyle olmadığını biliyordu. İnsan, ne yaparsa kendine yapar.

Kapı orada duruyor, açıp girmek de, çıkıp gitmek de sizin elinizde.

Kemal Erdem
[email protected]

About The Author

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir