BGL‘de hırsı, isteği ve oyuna olan tutkusuyla öne çıkan isimlerinden başında gelen Fenerbahçe Beko’nun genç guardı Mert Emre Ekşioğlu‘yla özel bir röportaj yaptık.
Bu sezon 9 maçta 10.8 sayı-2.3 asist-2.0 ribaunt-1.2 top çalma ortalamaları yakalayan 2002 doğumlu, 1.89 boyundaki genç guard, sezonun genel değerlendirmesini, kariyer hedeflerini ve merak edilenleri bütün içtenliğiyle cevapladı.
Emre’yle konuşurken ondaki özgüveni, kararlılığı ve inatçı yapısını net bir şekilde görebiliyorsunuz. Oyuna olan tutkusu sadece saha içinde değil, saha dışında da devam ediyor. Ayakları yere sağlam basıyor. Mütevazı olması gereken yerde mütevazı ama iddialı olması gereken yerde de iddialı.
Lafı fazla uzatmadan Emre Ekşioğlu’yla yaptığımız röportaja geçelim:
Basketbola başlangıç hikayesini Emre’den kısaca dinlemek istediğimizde şunları anlattı:
”Basketbola başlamadan önce binicilik ve judo gibi spor dallarıyla da uğraşıyordum. Hatta judo’da kahverengi kuşağa kadar gelmiştim. Okul takımı sayesinde basketbola başladım. Zaten koşmaktan ve spor yapmaktan keyif alıyordum. Basketbol bana daha cazip geliyordu, ailem de böyle düşünüyordu. Basketbola da Fenerbahçe’nin spor okulunda başladım. 6 ay sonra özellikle hızımdan dolayı beni altyapıya aldılar. Ama o dönemde çok küçüktüm, yaşım nedeniyle basketbolla ilgili çok fazla bilgim ve bana bu konuda çevremde yol gösterecek biri de yoktu. 6 ayın ardından benimle beraber birkaç kişi daha elendi takımdan.”
”Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra devam etmem yönünde görüş vardı ve DSİ’ye gittim. O dönemde çok iyi bir takıma ve çok iyi bir koça denk geldim. Orada çok fazla süre almaya ve kendimi geliştirmeye başladım. 2 yıl sonra Fenerbahçe’nin altyapı sorumlusu beni tekrar gördü ve geri istedi. Sonrasında zaten gönül verdiğim takım olan Fenerbahçe’ye döndüm.”
– Nefesim yettiği kadar mücadele ederim
Bu kadar genç yaşta Fenerbahçe’de oynamanın avantajları kadar, dezavantajları da mutlaka oluyor. Her şeyden önce beklenti otomatik olarak yükseliyor.
Emre’ye bu konu hakkındaki düşüncelerini sorduğumuzda şu cevapları aldık:
”Kademe kademe seviye atlıyorsun sonuçta. BGL işlerimizi kolaylaştırıyor ama Fenerbahçe gibi büyük bir takım için bu yeterli olmuyor. BGL seviyesinden Euroleague’e geçiş demek en az 5-6 basamak birden çıkmak gibi bir şey oluyor. Diğer kulüpler gibi değil. Orada bir şekilde süper ligde tutunursun ama Fenerbahçe’de yani Euroleague seviyesinde oynamak için bunun 3-4 katı gerekiyor. Bu konuda zaman zaman ”oynarım ya da oynayamam’ baskısı olabiliyor.”
”Ama ben biraz farklıyım. Orada oynamayazsın, a takıma çıktığın sene seni almazlar diyenler olsa da, ben olaya kesinlikle böyle bakmıyorum. Ben, Euroleague’e ilk zamanlar kendimden 3 yaş büyüklerle gitmiştim. David Mutaf, Ege Ülker ve ben vardım. O zamanlarda karşımdaki yabancı guardlara çok iyi diyorlardı ama bir şekilde onları durdurmuştum. Ben hep şunu diyorum, ne kadar süre alırım bilmiyorum ama 1 dakikaysa 1 dakika, 2 dakikaysa 2 dakika, nefesim ne kadar yetiyorsa ben yine savunmamı yaparım ve bir şekilde tutunmaya çalışırım. Hiç karamsar değilim ama kolay bir hedef mi, kesinlik değil.”
”Şutuma ağırlık vererek çalışmalarıma devam ediyorum. İlk başta çok yüzdeli oynuyordum ama yaşadığım sakatlıktan sonra yüzdem düşmüştü. Çalışıyorum ama hala tam olarak bunu yansıtabilmiş değilim. Şu an BGL’deki şut yüzdem (dış şutum) kesinlikle beni yansıtmıyor. Biz zaten takım olarak çok sıkı idman yapıyoruz. Üç saati bulan idmanlar oluyor ve sonrasında üçlük atmadan da bırakmıyoruz. En az 50-100 deniyoruz. Ama bu sene bir şekilde performansına yansıtamadım bunu.”
– Her oyuncunun en iyi özelliklerini örnek alıyorum
”Euroleague’de oynaman için mutlaka savunma yapmak gerekiyor. Zaten şutu bir şekilde atıyorum. Ama savunmamı kesinlikle geliştirmem lazım. Zaten orada oynamak istiyorsan savunmanı geliştirmen şart diyor herkes. Bana genelde Doğuş abiyi (Balbay) örnek veriyorlar. Çünkü Doğuş abi de hücumda belki çok etkili gibi gözükmüyor ama savunmasıyla Euroleague’de süre alıyor. Yeri geldiğinde hücumda da ceza şutlarını kesebiliyor.”
”Ben, Bogdan Bogdanovic’i çok beğeniyorum. Oyun tarzını, şutunu, kararlığını ve hırsını… Doğal olarak onu kendime örnek aldım. Ama ben bir oyuncudan ziyade birçok oyuncunun iyi özelliklerinden faydalanmaya çalışıyorum. Doğuş abinin savunması, Bogdanovic’in kararlılığı, bu tip şeyleri birleştirip kendi kimliğimi oluşturmaya çalışıyorum.”
– Hiçbir zaman hiçbir şeyi yeterli bulmayacağım
Genç guard, oyunu daha iyi yönlendirmesi gerektiğini söylerken, kendinde gördüğü en büyük eksikliği ise şöyle anlattı:
”Yapmam gerekiyor dediğim şeylere yapabilirim gözüyle bakıyorum. Ben açıkçası profesyonel olarak yaşadığımı düşünüyorum. Mutlaka eksiklerim oluyordur ama yaşantıma dikkat etmeye çalışıyorum. Boyumun biraz daha uzun olmasını isterdim ama bu elimde olan bir şey değil. Değiştirebileceğim şeylerden bahsetmem gerekirse, oyun görüşümü bir adım daha öteye taşımam gerekiyor. Oyunu daha iyi yönlendirebilirim. Eskiden daha çok yaşıyordum, oyun içinde zaman zaman durduğum anlar oluyor. Eğer bir maça kötü top kaybıyla başlamışsam, buna takılabiliyor ve bu da performansımı etkiliyordu. Yaptığım hataların oyunumu etkilemesine asla izin vermemem gerekiyor. Ama hiçbir zaman hiçbir şeyi yeterli bulmayacağım ve sürekli üzerine koymaya çalışacağım.”
”A takıma çıkarsam ilk başta benden çok şey beklemeyeceklerini biliyorum. Topu getir derlerse getireceğim, savunmayı %100 yap ve boş şutu at diyecekler. Savunmayı zaten yapıyorum, bir de şutumun gelişmesi gerekiyor. Öncelik olarak şutumu daha iyi hale getirmek istiyorum.”
– Elimden geleninin en iyisini yapmaya çalışıyorum
Basketbol Gençler Ligi’nin kendilerine kattığı artıları, fanus düzenini ve bu sezonki genel performansını da değerlendiren Emre, konu hakkında sorularımızı da şöyle yanıtladı:
”Biz genelde kendi şartlarımızı, a takımın şartlarına göre kıyaslamaya çalışıyoruz. Euroleague’de de çift maç haftasından dönüp, ligde oynuyorlar. Eldeki imkanlar nedeniyle fanus düzeni oldu. İlk başladığı gibi deplasmanlı olsa bizim açımızdan daha iyi olurdu ama hiç olmamasındansa böyle olması da çok iyi. Fanus düzeninde üst üste çok maç oynuyorsun, normal lig düzeni gibi olmuyor. BGL’de deplasmanlı maçlar, daha önce böyle bir şey görmediğimiz için, bizi buna da alıştırmış oluyordu. Ara basmak gibi oluyor. Maçtan 1 gün önce deplasmana gitmek, rakip analizi ve hazırlığı sizi o disipline de sokuyor.”
”Ben hiçbir zaman şu kadar sayı atarım, şunu yaparım, bunu yaparım diye olaya bakmadım. Her zaman elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Elbette hiç düşünmek istemesen de kafanda bir ortalama oluşuyor. Kimi zaman beklentimi karşıladım, kimi zaman karşıyalamadım. Ama hiçbir zaman kendimi yeterli bulmuyorum. Doğal olarak beklentimin üstüne çıktığımı da hiç düşünmüyorum.”
”BGL’de son fanusta 5 top kaybı yapmıştım. Benim BGL’de ne olursa olsun bunu yapmamam gerekiyor. Elimden 1-2 top aldılar, buna izin vermemem gerekiyor. Hiç sayı odaklı biri değilim ama bir maçta 2 sayı, diğer maçta 21 sayı da yapmamam gerekiyor. Bu kadar değişkenliğin olmaması gerekiyor.”
– Zeljko Obradovic inanılmaz biriydi
BGL’de çok yetenekli oyuncular olduğunu vurgulayan genç guard, isim isim gitmek istemediğini söylerken, Fenerbahçe’nin efsane koçu Zeljko Obradovic’le ilgili sorumuza da cevap verdi.
Obradovic’in varlığının bile pozitif bir unsur olduğunu vurgulayan 2002 doğumlu oyuncu, şunları belirtti:
”BGL’de birçok yetenekli ve beğendiğim oyuncular var. Aralarında milli takımlara gidenler de var. Birini söylediğimde diğerine haksızlık olabilir. Sınırlı sayıda değil çünkü beğendiğim oyuncu sayısı. Gerçekten çok kaliteli oyuncular var, zaten buradan çıkıp üst liglerde süre alanlar da oluyor, kimisi yurt dışına çıkıp oynuyor. Bu da zaten kaliteyi gösteriyor.”
”Zeljko Obradovic’in olduğu bir organizasyonda olmak heyecan vericiydi. Obradovic, Bandırma maçımızı izlemişti. O gün bir diz gelmişti bana, savunmada iyi oynadığı ama genel olarak kendimi yeterli görmediğim bir maç olmuştu. Obradovic’in varlığı bile o an insana pozitif bir etki yapıyordu. İnanılmaz biriydi. Gördüğü zaman selam veriyordu, bu insanı inanılmaz etkiliyordu. Bu kadar büyük bir koçun bunları yapması insanı gururlandırıyordu. Onunla çalışmayı gerçekten çok isterdim.”
”Şimdi ise Igor Kokoskov gibi bir marka geldi. Böyle isimlerin gelmesi de büyük motivasyon. Elbette Obradovic’le çalışmamamın bir hüznü var. Onunla çalışıp, onun oyuna olan bakış açısını daha iyi öğrenmek isterdim.”
– Kimine göre Bogdan kimine göre Mert Hakan
Röportajın son bölümünde biraz konu dışına çıkmak istedik. Özellikle son dönemlerde Emre’yi Fenerbahçe futbol takımında forma giyen Mert Hakan Yandaş’a benzetenler de oluyor.
Hem bu konuda hakkındaki cevabını alırken, hem de boş zamanlarında neler yaptığını kısaca anlattı:
”Arkadaşlarım yüz hatlarımı Bogdan Bogdanovic’e benzetiyorlardı. İlk başlarda ben kendimi çok benzetemiyordum ama sosyal medyada çok gördüm, Mert Hakan Yandaş’a da benzetenler oluyor. Hatta bu konuda farklı espriler yapanlar da var.”
”Dürüst olmak gerekirse sürekli kitap okuyorum diyemem. Okuduğum kitaplar var ama aslında bunu süreklilik haline getirmem gerekiyor dediğim bir konu bu. Yakın çevremle vakit geçirmeyi seviyorum. Çok fazla geç saatlere kalmayı da sevmiyorum. Profesyonel yaşamaya gayret ediyorum.”
Röportaj: Kemal Erdem
[email protected]