2021 Avrupa Şampiyonası Elemeleri‘nde A Milliler‘in oynadığı Hollanda ve İsveç maçları büyük hayal kırıklığı yarattı.
Ergin Ataman, geçmişte yaptığı bir açıklamada, ”A Milli Takım oyuncu yetiştirme yeri değildir.” demişti. Söylediği sözlerde de çok haklıydı. Günümüz milli takımında ise bu olay adeta başarısızlığın üzerine örten bir kılıf olarak kullanılıyor.
Günü yaşamadan, yarına hazırlanamazsın. Geleceğin milli takımını oluştururken de, bugün katkı alacağın birçok tecrübeli ismi yok sayamazsın.
NBA oyuncularının olmaması mutlaka bir dezavantaj yaratıyor. Ancak rakiplerin durumuna bakınca, bunu sadece oraya ihale ederek yorumlamak bizi şu aşamada felakete sürükler.
Ormanspor’dan Cevher Özer, son 2 yıldır BSL’nin öne çıkan uzunlarından biri. Geçen sezonu 10.4 sayı ortalamasıyla tamamladı. Bu sezon 11.8 sayı ortalaması var. İçerden ve dışardan sayı üretebiliyor. Şu an milli takımda olsa net katkısı olur. Şimdi bu adamın suçu 1983 doğumlu olması mı? Bu yaşta hala oyununa bir şeyler katmasını niye es geçiyoruz? En azından grup aşamasında gayet rahat kullanılabilirdi.
Aynı takımda oynayan Dorukhan Engindeniz, 8.8 sayı ortalaması yakalamış. Aldığı süreleri de verimli kullanan bir isim. En basitinden böyle bir isim neden hiç düşünülmez? Kaybettiğin Hollanda ve İsveç kadrosunda kaç oyuncu sayarsınız Dorukhan’dan net daha iyi diye? Elemeler boyunca, milli takımda olmanının verdiği motivasyonla da, katkı verebilecek yerlilerden biriydi.
Türk Telekom’dan Muhammed Baygül, o da çok verimli bir sezon geçiriyor. Ligin öne çıkan yerlileri arasında. Ama bir davet dahi gelmiyor. Erdi Gülaslan, Afyon’da iyi işler yapan yerlilerden biri. Hatta takımının en çok katkı yapan yerlisi diyebiliriz. Ama onun da hiç esamesi okunmuyor.
İlkan Karaman, bugün milli takımda olsa doğrudan katkı verecek isimlerin başında geliyor. Üstelik grup aşamasında oynamasına engel olacak bir durumu da yok. Bu kadar uzun yoksunluğu çekerken, en hazır uzunlardan biri kadroya dahi çağrılmıyor. Bunun cevabını alabileceğimiz bir ortamda oluşmuyor bu ülkede.
Kenan Sipahi 95’li, Cem Ulusoy 96’lı, savunma enerjileri de gayet yüksek isimler. Mesele oyun kurucu pozisyonu ise kullanabileceğin, doğru anlarda verim alacağın oyuncuların da var. Ama biz daha kadroya çağırdığımız Berk Uğurlu’ya bile süre vermiyoruz. Ki şu an Berk, ligin istatistik olarak da en verimli oyun kurucuları arasında başı çekiyor. Gençleşirken, Şehmus Hazer’in gençliğinden yararlanamayacak kadar gençleşiyoruz.
Unuttuğumuz isimler de mutlaka vardır. Liste uzar gider aslında. İlla bu isimler çağrılsın da demiyoruz. Yokluk mu çekiyoruz gerçekten, yoksa yokluğun içine kendimizi mi sürüklüyoruz, mevzumuz bu.
Milli takımın mevcut kadrosunda varlığı sorgulanan isimler de var. Oynadığı oyunla orantısız bir şekilde, sadece PR çalışmasının ürünü olarak (eli yüzü de düzgün olunca sempati topluyor) milli formayı sırtına geçirmek ne kadar adaletli bunun da hesabı verilmeli. Uzun pozisyonuna oyuncu mu seçiyoruz, yoksa mankenlik ajansı mı kuruyoruz, dediğinde insanlar kızmamak lazım. Ya da sırf yüksek seviye bir takımda oynuyor diye, ki kendi koçu dahi kullanmıyor pek fazla, gençtir diyerekten hak etmeyen bir oyuncuyu çağırmak da vicdanları yaralıyor.
Gençleşiyoruz diyerek bazı oyuncular hiç düşünülmezken, kaptanlık verilen bir ismin, performası ne olursa olsun kağıda yazılan ilk isim olmasının da izahı olmuyor sonra.
Ufuk Sarıca’nın şapkasını önüne koyması, belli takıntılarını geride bırakması ve daha sağduyulu düşünmesi lazım. Kulüp bazında muazzam bir koçluk performansı gösterirken, milli takımda neden bu kadar tıkandığını iyi analiz etmesi gerekir. Ufuk Hoca’nın en büyük şansı da, geçmişte çok başarılı olmasına rağmen Bogdan Tanjevic’in ve Ergin Ataman’ın aldığı eleştirilerin yarısını bile almaması. Kendisine federasyon bazında inanılmaz bir destek, medya bazında da ne olursa olsun bir sessizlik var.
Kemal Erdem
[email protected]