Bu Kadar Felaketten Sonra Fazla İyimser Kalıyoruz!

Ülke basketbolunun yaz aylarını pek de istediği gibi geçiremediği bir gerçek ama eleştiri kısmında biraz hata yapıyoruz sanki.

Özellikle genç milli takımlarla ilgili yapılan eleştirilerde çok fazla oyuncu odaklı hareket ediyoruz. Elbette oyuncuların eleştirilecek yanları vardır, buna bir itirazım yok.

Ancak yıllardır aynı şeyleri konuşup tartışıyorsak eğer, bu oyunculardan ziyade yönetenlerle alakalı bir durumdur. Biraz da tepeye bakmak lazım. Zaten ülkedeki en önemli sorun ‘asıl sorumluların’ hiçbir zaman sorumlu gibi davranmaması.

Peki basketboldaki asıl sorumluların umrunda mı bu olup bitenler, değil. Biz, anca elimizi çenemizi yoruyoruz, farkındayım.

Türkiye’de genel olarak yaşanan vahim ‘sorumluluk tablosuna’ kısaca bakalım ve hafızamızı tazeleyelim…

Sakaryalıyım, 17 Ağustos 1999 depremini orada yaşayanlardan biriyim. Resmi kayıtlara bakarsanız toplamda 18 bin kişinin öldüğü belirtiliyor. Oysa bölgede yaşayanlara bu rakam elbette inandırıcı gelmiyor. Sorumluluk ve ders alan çıkmadı, ardından gelen deprem felaketlerinde yaşanan acılara ise davetiye çıkarıldı.

2004’te Pamukova’da hızlı tren faciası yaşandı, 41 kişi hayatını kaybetti. 2007’de Isparta’da uçak kazası oldu, 57 kişi hayata gözlerini yumdu. 2012’de Afyonkarahisar’da cephanelik patladı, 25 asker şehit oldu. Elbette sorumluluk alan çıkmadı, fıtrata uygun şekilde devam edildi.

13 Mayıs 2014 tarihinde bu ülkenin gördüğü en büyük maden faciası yaşandı Soma’da, 301 kişi yaşamını yitirdi. İstifa eden olmadı, kimse sorumluluk alayım demedi, hatta hakkını arayanlar tekmelendi.

2016’da Aladağ Kız Öğrenci Yurdu’nda çıkan yangında 12 kişi hayattan koparıldı. Buradan Bolu’daki yangına kadar giden yollar açıldı. Alevlerin içinde yine masumlar kaldı, herkes topu birbirine attı ve gelinen noktada hiçbir şey olmamış gibi bu elim olay bile unutuldu.

Yakın zamanda Yenidoğan Çetesi adı altında herkesi şok eden bir sağlık skandalı yaşandı. Kaldı ki, sağlık sistemi konusunda da sicilimiz pek parlak değil. Ama biri bile çıkıp, ‘burada benim de hatam var!’ diyerek istifa etmedi.

Ülkedeki hiç kimse, kendine bağlı ya da ilgili kurumlarda yaşanan sorunlarla ilgili sorumluluk almıyor. Kimse, ‘benim başında olduğum yerde bu kadar sorun yaşanıyorsa demek beceremiyorum!’ demiyor.

Şimdi bu kadar felaketin, bu kadar skandalın, bu kadar acının, bu kadar toplumsal tepkinin yaşandığı bir ülkede, sorumluluk alması gerekenler bunu umursamadan hayatına devam ediyorsa, basketbolda yaşananların hesabının verileceğini düşünmek galiba çok iyimser olur.

Artık efelerin bile topukladığı bu düzende, bu çarpık yapıda, bu rant çarkında insanın elinde sadece bir umut kalıyor. Biz, yine de kapanışı çok karamsar yapamayalım, efsane koç Zeljko Obradovic’in de dediği gibi;

En son umutlar ölür…

Kemal Erdem
Mail: [email protected]
Instagram: @kemalerdem54

About The Author

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir