Basketbol Süper Ligi’nde yeni sezon öncesi yine ekonomik nedenlerden dolayı birçok tartışma yaşanıyor ve bu süreç daha uzun süre yaşanacak gibi duruyor.
Kulüp yönetmenin kolay olduğunu kimse iddia etmiyor, elbette bu işin de kendine göre zorlukları var. Özellikle rekabet içindeyseniz bazen risk almak zorunda kalabilirsiniz.
Ancak 5 milyonluk bütçeniz varken 10 milyonluk harcama yapıyorsanız, bunun izahı yoktur. Sponsordan gelen 3 yıllık parayı tek sezonda bitiriyorsanız hatta bitirmeyi geçtim, o paranın dahi üzerine çıkıp borçlanıyorsanız, o zaman buna risk almak değil, aptallık denir. Ve maalesef Türkiye’de risk aldığını zanneden çok aptal olduğunu biliyoruz.
Yukarıdaki sözleri 2018 yazında yazmıştım, yıl 2020 oldu ve kopyala-yapıştır yaptığımda hiçbir şekilde sırıtmadı. En az 3 yıl daha bu giriş beni idare eder. Bu yazı pandemi nedeniyle geçiştirebiliriz, ancak bundan önceki seneleri ve muhtemelen bundan sonrakileri hangi bahaneyle geçiştireceğiz?
Artık Türkiye’de kulüp kapatmak ya da takımı ligden çekmek son derece doğal bir olay haline geldi. Mesela bunu hiç yadırgamıyoruz, hiçbir mekanizma da ‘Arkadaş, siz ne yapıyorsunuz? Bu iş çocuk oyuncağı mı?’ demiyor. Toplanıp şuradan 3-5 kişi bir kulüp açsak, 1 sene ligde oynatsak ve sezon sonunda da keyfimizden kapatsak, buna hukuki olarak aksi bir yaptırım uygulatacak bir merci yok!
Bandırma’nın ligden çekilmesine herkes kadar üzüldük. Ülke basketboluna büyük katkıları oldu. Yetiştirdiği birçok genci keyifle izledik, izlemeye devam edeceğiz. En çok övdüğümüz, en az eleştirdiğimiz organizasyon oldular, yıllarca. Pozitif ayrımcılık bile uygulandı, özellikle medya bazında.
Ancak kulübün bu hale gelmesinde yönetenlerin hiç mi suç yok, hiç mi hata yapmadılar? Durup dururken mi bu süreç işlemeye başladı? Elbette Banvit’in oradan elini çekmesi büyük bir darbe oldu, ancak sonrasındaki planlama ve çizilen yol haritası ise net bir şekilde bugünlerin geleceğini bağırıyordu.
(Ülkenin içinde bulunduğu krize hiç değinmek istemiyorum. Oraya girersek, toplumun birçoğunun kendini hayattan çekmesi lazım.)
Sırf Fenerbahçe istiyor diye, elindeki gençlerin çıkış parasını 1 milyonun üstüne çıkartırsan, o oyuncu 2 yıl geçmeden bedelsiz şekilde elinden uçar gider. Ya da Anadolu Efes talip oldu diye, bir oyuncu için yine benzer bir bedel belirlersen, o oyuncu da çok değil 2 yıl içinde bedelsiz gider, o kulüple imzalar.
Elbette yetiştirdiğin, emek verdiğin bir oyuncu için belli bir para isteyeceksin. Ancak Türkiye şartlarında hiçbir kulüp sana 1 milyon civarı bir para vermez. 2 oyuncu için toplamda 1 milyona yakın kasana koysaydın, ki bedelsiz elinden çıktı bu oyuncular, kendi kurtuluş yolunu da bulurdun. Kaldı ki, yine Türkiye ve özellikle basketbol piyasası şartlarında 200.000/500.000 arası bir çıkış bedeli çok iyi paradır.
Uzun lafın kısası, Bandırma’nın aldığı karar ciddi anlamda üzücü ve kolay kolay sindirilecek bir durum değil. Ancak olayı dramatize edip, gerçeklerden olabildiğince saparak, kimseyi incitmeden romantizm yaşamak da bizim derdimize çare değil.
Özellikle bu olayın merkezindeki basketbol insanlarının işi edebiyat yapmak değil, gereğini yapmaktır. Romantizm taraftarın işidir, gerçekleri görmek ve buna uygun kararlar almak ise makam sahiplerinindir.
Kemal Erdem
[email protected]