Dijital çağın faydaları kadar zararlarını da yaşadığımız bir dünyadayız bunu kabul etmemiz gerekiyor.
Eskiden TV’lerde reyting uğruna akla hayale gelmeyen tuhaflıklar izlerdik. Artık daha fazla okunabilme adına ilkelerden taviz verilen, küçük hesapların yapıldığı, tıklanayım da nasıl tıklanırsam tıklanayım kafasında haberler görmek mümkün.
Eksenimiz o kadar kaydı ki, yeni bir kültürümüz oluşmaya başladı ve linç bunu besleyen en önemli unsur.
Bütçen önemli ölçüde düşüş göstermiş, Avrupa’nın en iyi koçuyla yolların ayrılmış, yeniden yapılanmaya giriyorsun, hedefi de 2023 olarak belirliyorsun, bunu da her fırsatta dile getiriyorsun. Üst üste 3 deplasmandan 2, son 14 maçtan 12 galibiyet çıkartıyorsun, bitime 5 hafta kala playoff şansını da epey yükseltiyorsun. Bu süreçte pandemi nedeniyle kovid problemleri ve yine hesapta olmayan sakatlıklar da yaşıyorsun.
Igor Kokoskov’un Fenerbahçe’siyle ilgili birçok yazı kaleme aldık, özellikle sezon başında saldırı altındayken ‘sabır’ dedik. Ki 5-10’luk süreçten gelinen nokta zaten ortada. Ama bugün konumuz tam olarak bu değil, eleştiri mutlaka olacaktır, olmalıdır. Zira unuttuğumuz ‘demokrasi kültürünün’ bize en büyük kazanımlarından biri de buydu.
Fenerbahçe, Valencia karşısında Kokoskov’un dediği gibi ‘berbat bir hücum performansıyla’ kaybetti. Takım olarak kötü bir performans ortaya koydular. Koç, maçtan sonra çıktı sorumluluğu aldı ve bu kötü performansın bahanesi olmadığını söyledi. Takım halinde kazanan Fenerbahçe yine takım halinde kaybetti. Ama biz maalesef kelle avcılığını seviyoruz. Birini kurtların önüne atıp, onun vücudundan kopan her et parçasından keyif alıyoruz. Türkiye’de basının evrildiği yer (siyasetten spora) tamamen kutuplaştırma üzerine kurulu hale geldi.
Dün hedef gösterilen Kenan Sipahi oldu, yarın başkası olur, burada isimler önemli değil. Dün Kenan’ı hedef tahtasına oturtmaya kalkanlar yarın başkası için o tahtayı kurarlar. Kaldı ki, Valencia deplasmanında ihale birine kalacaksa bunu en son bırakacağınız isimlerin başında da Kenan gelir. Kenan’ı genel anlamda eleştirmek, oyununu beğenmemek, performansını sorgulamak başka bir şey, bu konuda her düşünceye saygı duyulur. Ama Kenan’ı bilinçli ve hesaplı bir şekilde yem etmeye kalkmak ise linç kültürünü beslemekten başka bir işe yaramaz.
Ancak sağduyulu basketbolseverler zaten gerekli tepkileri vermişler. Kenan’ı genel anlamda beğenmeyen birçok kişi bile linç edilmesine razı gelmemiş ve oyuncunun yanında saf tutmuş. Bu da aslında tuzağa düşmeme adına olumlu gördüğüm bir olaydı. İnsanlar, artık eskisi gibi önüne konan her şeye balıklama atlamıyor, önce düşünüyor ve sonra hareket ediyor.
İşin ironik tarafı, taraftara Kenan Sipahi’yi linç ettirmek isteyenler, bundan birkaç hafta önce Fenerbahçe’ye edilen küfürlü tweet’leri beğenmişler. Aceleyle kaldırmışlar ama arşiv unutmamış, ekran görüntülerini almış. Kenan’ı linç ettirelim derken, adalet erken tecelli etmiş kendileri linç edilmişler.
Ayrıca sporun içinde ‘kaybetmek’ denen olgunun da olduğunu zor da olsa kabul etmemiz gerekiyor. Her mağlubiyet sonrası bu koç olur, oyuncu olur, birine ihale bırakma zorunluluğumuz yok. Eleştirelim, yeri geldiğinde kızalım ama bu işi cadı avına ve linç kültürünü besler hale getirmeyelim.
Kemal Erdem
[email protected]